İspanyol insanı rahattır, eğlencelidir ve biraz da bize göre tembelliği sever, belki de iklim gereği! İspanyol erkeklerinden hep centilmen ve kibarlarına rastladım, bilmem çoğunlukla böyle mi? Kibar dedim de bizim erkekler onları fazlaca kibar bulmuşlar meğer. Bense seviye budur kibarlıkta diye çıtayı yükselttim. Bizimkilerin kendilerine bakması icap eder, nezaket sorunumuz kültürel bir gerçek ne yazık ki! Malaga aynı zamanda birçok İspanyol şehri gibi bir sanat merkezidir. Örneğin ‘Picasso Müzesi’. Soho mahallesindeki “Street Art” çalışmaları görmeye değer. Eski şehirde gezinti, hele sarı loş ışıkların aydınlattığı kare taşlara basarak yapılan gezintileri kaçırmamalı. İşte size olağanüstü romantik bir ortam. ‘Costa Del Sol’ sahili boyunca kilometrelerce yürüyüş yapabilirsiniz. Sadece yürüyüş değil, koşu, bisiklet gibi aktiviteleri de hangi saat olursa olsun, rahatsız edilmeden yapabilirsiniz. Ama yine de dikkat etmekte fayda var.
Bu İspanyolları gerçekten severim. Çılgın ama eğlenceli, biraz deli ama ısrarcı değil, konuşkan ama nerede duracaklarını bilen tipik Akdeniz insanları. Genelde bir söyleyip on gülüyorlar ama ben severim bize göre garip gelenleri… Ve dans halkın çoğunun geleneksel sporu. Her kadın hemen hemen bir Flamenko dansçısıdır. Aklıma 1957 de çevrilmiş bir Sophia Loren klasiklerinden olan orijinal ismiyle “Pride & Passion” filmi geliyor. Sophia Loren’in dans ettiği o sahneyi bileniniz var mı? Bilmeyenler Malaga’ya gitmeden o sahneyi seyretmeli. Bilseniz bile eski Amerikan filmleri sanatını ve o unutulmaz sahneyi tekrar hatırlamakta bir sakınca yok.
Aklıma başka İspanyol filmleri geliyor. Mesela meşhur ‘Zorro’ filmi. Antonia Banderas ile Catherine Zeta-Jones! Banderas’ın filmdeki maskesi ve kılıcı ile olan estetik ve orijinal sahneleri hatırlamamak mümkün mü? İspanyol müziği, dansı ve oyunculuğunun muhteşem uyumu. Benim favori klasiklerim arasındadır.
Malaga caddelerinde alacakaranlıkta gezerken her köşe başından maskesiyle Zorro çıkacak hayali bile güzeldi. Dans konusunu değerli besteci Münir Nurettin Selçuk’un “Endülüs’te Raks” isimli müthiş eserini anmadan geçemeyeceğim. Nasıl bir beste, nasıl bir eser. İnanılmaz bir duygu ve sanat. Zamansız bestelerden. Saygıyla hatırladık, Endülüs sokaklarında hatta sesini açarak dinlettim İspanyollara. İşte ben de bu eserle Flamenko yaptım Endülüs’te! ‘Granada’nın dar sokaklarında… Karşımda Şaheser ‘Elhamra Sarayı’ ve ben. Bir yanımda Rahmetli Münir Selçuk Hoca, saygıyla.
“Endülüste Raks”
Ve sanata devam. Malaga’da büyük bir boğa güreşi stadyumu var şehrin merkezinde. Bazen boğa terbiyecileri olsa gerek stadyum içinde sanırım antrenman yaptıklarını gözlemledik. Burası Plaza De Toros, yani boğa güreşi sahası. Roma’daki Colesium’u andırmakta ilk etapta. Muhteşem bir yapı, yukarıdan bakılırsa!
Burada her yıl nisan-eylül ayları arasında boğa güreşleri yapılmakta ve bu konu İspanyol kültürünün önemli bir parçası. Ülke halkı boğa güreşlerine çok ilgi gösteriyor kaldı ki yabancı turist için de ilginç geldiğinden bu dönemlerde şehrin epey kalabalık olduğundan bahsediliyor. Malagaya ziyaret planı yaparsanız mutlaka sahilde oturup közde hazırlanan taze balıklardan tatmak gerekir ki hala tadı damağımda. Ben gerçekten o zamana kadar böylesi lezzetli ve taze kalamar, karides yediğimi hatırlamıyorum.
Restoran sahipleri önce balığın ne kadar taze olduğunu göstermek için size tavsiye ederek seçtiriyorlar ve bu seçilen balıklar önünüzde kurulu ateşte kızartılıp getirtiliyor. Mis gibi kokan taze balıklar sınırsız yenebiliyor. Doyduğumu hissetmediğimi ilk kez fark ettim. O kadar çok yedim ki neredeyse çatlayacaktım asla bana yük olmadı. Midem rahatsız olmadı ve kolay hazmedildi. Daha önce yediğim balıklar, başka bir şey miydi acaba?
Yemek sonrası yürüyüşte bilgi almaya devam ederken bu konuda son nokta konuldu; Burada balıklar 2 gün önce tutulur, hazırlanır, daha eski olursa asla servis edilmezmiş. Öyle buzluklarda fazla bekletilmezmiş çünkü hemen belli olur, halk istemezmiş. Kimse de bunu göze alamazmış. Müşteriler de güvenerek gelirmiş! İşte güven, işte müşteri memnuniyeti!.. Yiyen, içen, eğlenen, konuşan ve ekonomi iyiye gitmese de fazla kafayı takmayan Endülüs halkı sizleri bekler. Ve, Endülüs’te Raks.